4 Nisan 2008 Cuma

Ulu Cami


Camii dikdörtgen plânlı ve batısında küçük bir avlusu ve kuzeybatı köşesinde tek şerefeli kesme taştan zarif bir minare yer almaktadır. Doğuda yer alan girişe merdivenlerle çıkılmaktadır. Yol sebebiyle yapının güneydoğu köşesi pahlanmıştır. Doğuda kare ayaklar ile batıda sütunlar tarafından taşınan sivri kemerli son cemaat yerleri bulunmaktadır. Bu mekânlardan birer kapı ile esas ibadet mekânına geçiş yapılabilmektedir. Camiyi alt katta dikdörtgen üst katta yuvarlak kemerli pencereler aydınlatmaktadır. Esas ibadet mekânı kuzey güney doğrultusunda üç sahına ayrılmıştır. Sekiz adet ayak sırası ile birbirinden ayrılan sahınlardan orta sahın diğerlerine göre daha geniş ve yüksek tutulmuştur. Mihrap sade görünümlü minber ise ahşap kafes oyma işçiliği dikkati çeker. Düz tavan ile örtülü yapının bu kısmında yer alan 17.y.y. özelliklerini taşıyan kalem işi süslemeleri muhteşemdir. İnşa malzemesi moloz taş ve kesme taş kullanılmıştır. Caminin kesme taştan yapılmış kemerli kolonların her tarafında desenler mevcuttur. Perdahlanmış kireç taşları üzerine çini görünümü vermek için pastel renklerle boyanmış bu naif kolon süslemelerin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kemer ve alınlarında Selçuklu çinilerindeki geçme rumi motifler ve kemer içlerine de birbirine bağlı küçük panolar halinde 16.-17. y.y. İznik çini desenlerini anımsatan süslemeler yapılmıştır. Caminin doğu ve batı yönlerindeki revakların malzeme ve işçilik bakımından birbirinden ayrı olduğu görülmektedir. Kitabesinde ‘’Çün bu cami oldu cedit’’ ifadesi caminin yenilendiğini gösterir. İç mekânlarda ve kuzey revaklarında kesme taştan yapılmış kemerli kolonları ile batı yönündeki son cemaat yerinin devşirme sütunları da caminin çok eski olduğunu göstermektedir. Herhangi bir nedenle hasar gören cami Sultan Avcı Mehmet zamanında restore edilmiş ve 1678 ‘deki kitabe o zaman takılmıştır.1950 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarım gören cami bugün ibadete açıktır. Selçuklu döneminde yapılmış fakat yangın ve deprem v.b. nedenlerle harap olmasından dolayı eski temelleri esas alınarak Osmanlı döneminde tekrar inşa edilmiştir.