Kabrin baş şahidesinden Ahi Pehlivan'a ait olduğu anlaşılan türbe, h.690/m.l291 yılında aynı kişi tarafından, daha sağlığında iken inşa ettirilmiştir. İnşaası
Sultan Gıyaseddin Mesud (1282-1304) zamanına rastlayan türbenin, muntazam kesme taşla örülmüş kemerli olarak inşa edildiği, ancak harab olması üzerine adi, taşla onanldığı belirtilmektedir. Türbenin içerisinde duvara yerleştirilen 0.41x0.27 m. ölçülerineki üç satırlık kitabe metni şöyledir;
"Kâle'n-nebiyyü aleyhi's-selâm mâ kültü ene... el-Enbiyâü efdalfi min kelimeti Iâ ilahe illa'llâh fi... Emere bi-imâretihâ ahi Pehlivan el-evhadi (?) fi sene tis'in ve sitte mî'e"
Ahi Pehlivan'ın aynı şehirde bir de Dar üs-süleyha yapısının bulunduğunu öğreniyoruz. Ancak Işık Tekkesi ile Dar üs-süleyha yapısının münasebetine ilişkin kesin bir bilgi yoktur. Dar üs-süleyha, medresesi, hamamı, muhtelif hücreleri, çeşmeleri ve şeyhe ait ikâmetgâhı ile bir külliye oluşturur ve Dar üs-süleyha vakfiyesi, türbenin inşaasından 30 yıl soma yani, h.723/m.l323 senesinde düzenlenmiştir. Niksar'ın 1289 yılında uğradığı sel felâketinden soma, Ahi Pehlivan tarafından başlatılan sosyal dayanışmaya yönelik imar hareketi, çağı içinde büyük önem taşımaktadır. Vakfiyeden de anlaşdacağı gibi, varlıklı bir kişi olan Ahi Pehlivan yaptırmış olduğu Dar üs-süleyhâ'nın masrafları için, yine aynı şehirde bir çok dükkân ile iki de han inşa ettirdiği öğrenilmektedir. Şüphesiz vakfın gelir kaynaklan bunlarla sınırlı değildir. Prof.Dr. Bahaeddin Yediyıldız'ın konuyla ilgili bir bildirisi vakfiyenin içeriğine ilişkin son derece ayrıntılı bilgiler vermektedir